Mart ayında kucağımıza düşen pandemi gerçeği ile mücadele etmeye devam ediyoruz. 5. aya girerken ekonomiye, iş hayatına yansımalarını deneyimlemeye devam ediyoruz. Mart ayında panik, stres ve ölüm korkusunu derinden hissederken şimdilerde virüse alıştık ve hayatımızın bir parçasıymış gibi kabullenip tedbirlere uyarak yaşamaya devam ediyoruz. Bu süreçte şu zamana kadar her birimiz bireysel olduğu kadar şirketlerde sınavdan geçiyor. Krizi/belirsizliği yöneten liderlerin liderliğini hissettirdiği, iletişimin en güçlü olduğu, dijitalleşmenin öneminin hissedildiği, uzaktan çalışma kültürüne uyum sağlanıldığı, empatinin en çok ihtiyaç duyulduğu zamanlar… İnsan odaklı yaşamayanların en çok odağının “insan” olduğu bir zamandayız. Daha önce mesafeli bakılan esnek çalışma modelinin birçok şirketin pandemi dönemi bitince bu çalışma modelini sürdüreceğini verdikleri röportajlardan okuyorum. Gelen değişimle dönüşen iş hayatı…
4C1H’nin paylaştığı rehberde pandemide şirketlerin şu zamana kadar yaptıklarını okudum. Firmalar özetle iletişimin önemini vurgulayan cümlelerle iletişimi sağlıklı sürdürmek için neler yaptıklarını anlatmışlar. Okumanız için linki buraya bırakıyorum.
http://4c1h.com/covid-19-gunlerinde-sirketlerin-calisan-deneyimi-iletisimi-yolculugu
Sadece çalışan olarak bu sürece bakmamak lazım. İnsana (müşteri-çalışan fark etmez) dokunabilmenin, iletişimde olmanın ne kadar önemli olduğunu bu süreçte deneyimliyoruz. Hepimizin hem çalışan hem müşteri olarak deneyimlediği bir süreç bu. Örneğin bu süreçte beni arayıp, nasılsınız? sağlığınız nasıl? diyen iletişimi koparmayan firmalar, kargoda gelen ürün ile birlikte sizin sağlığınız bizim için önemli notuyla maske bulamadığımız dönemde ücretsiz maske gönderen firmalar oldu. Onların sadık müşterisi olarak kalmaya devam edeceğim. Benim için de bu süreç kolay geçmiyor ama kolaylaştırmak için elimden geleni yapıyorum. Gün içinde mindfulness pratiklerini yaptığım (Instagram canlı yayınları da faydalı oldu :)) , belirsizliği kendi içimde bilinçlenerek yönetmeye çalıştığım bir dönem. Derdim güçlü olmak değil, hayatın getirdiği ve getireceği tüm değişimlere hızlı adapte olabilmek, kendime mindfulness gibi yeni beceriler kazandırmak. Özellikle insanlarla konuşurken negatif cümlelerden kaçınmaya daha çok dikkat ettiğim, moralim bozulduğunda, enerjimin düştüğü zamanlarda konuşmaktan çok dinlemeyi ve okumayı tercih ettiğim zamanlar oldu. Her gün moralimi yüksek tutmaya özen gösterirken bir diğer yanım (eminim birçoğumuz gibi) birçok cevapsız sorularla mücadele ediyor. Vakalar daha artacak mı? Ne zaman sağlığımızdan endişe etmeyeceğimiz günler gelecek? Bu dönemi etrafımdakilerden birinde kayıp yaşamadan atlatabilecek miyim? vb. sorular…
Bu soruları susturmak için hemen şu sözleri aklıma getiriyorum.
Mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir. (James Robert Brown)
Umutsuzluk; insanoğlunun kendine karşı hazırlayabileceği suikastların en korkuncudur, umutsuzluk manevi bir intihardır. (Jean Paul Sartre )
Daha önce bahsettiğim Resilience kavramında bahsettiğim gibi dışarıdan gelen bir etkiye ve değişime şikayet etmek yerine esneklik gösterebilme, yaşanılan olaydan, süreçten (bu dönemden) öğrenerek büyüyerek çıkmaya çaba harcamalıyız. Pandemi dönemi ve bundan sonraki dönemde Duygusal çeviklik/ Psikolojik esneklik ve değişime adaptasyon yetkinliği bence herkesin kazanması gereken en önemli 2 yetkinlik olacak. Bununla birlikte iç motivasyonu güçlendirmek odaklanılması gereken bir diğer konu.
Sevgiler!